Bayram dönüşü, Metronun
Samandıra’daki otogarına gittik, kabus gibiydi. Özellikle, isim bildiriyorum.
Akıllarda kalsın diye. Uzun zamandan beri Metroyla yolculuk yapmamıştım. Bayram
yoğunluğu diye açıklama yapıyorlardı. Otobüsler en az 2 saat rötarla geliyor,
hangi perondan hangi otobüs kalkıyor belli değil, aşırı kalabalık, tahmini
olarak 500-600 kişi, ayakta bekliyor, anonslarda, gelen otobüslerin sefer
numaraları söyleniyor. Sonra, aynı otobüse ait birkaç sefer numarası olduğu
söylenerek, düzeltiliyor, bir iki anons yapılıyor, hemen otobüs kaldırılıyor.
Herkes, sefer numarasıyla soruyor, otobüs gelmedi, gelmedi, sonra hooop otobüs
kalktı, anonsları duymadınız mı? Bizim yapabileceğimiz bir şey yok, anonsları
dinleyeceksiniz. Tam iki saat boyunca, anonsları pür dikkat dinlemeye çalıştım,
duyamadıklarımda, koştura koştura, danışmaya gidip soruyor, sonra yine dışarıda
bekliyordum. Kazara otobüsü kaçırsam, yaşayacağım rezillik tam olacaktı. Benim
açımdan çok kötü bir seçimdi. Diğer firmalar, daha küçük çaplı olduğu için,
rötar olsa bile, en azından otobüsün nereden kalkacağı belli. Herkes
koşturuyor, herkes sigara içiyor. Ben kendime kızıyorum, niye kendimi bu duruma
soktum diyerek iki saat kadar koşturdum. Otobüs geldi. Gelen yolcular iner
inmez, giden yolcular bindiği için, otobüs havasız, kabus gibi. Bir de o meşhur
kokularını sıktılar. Biner binmez uyudum, molaya kadar. Molada ışıklar yandı,
kalkıp, bir çay içtim, tuvalete gittim, bir sigara içtim, mola bitmeden otobüse
bindim, pencere tarafındaki bayan inmediği için, tekrar rahat rahat koltuğuma
yerleştim, Tek hedefim, bir an önce yolculuğun bitmesi, gözlerimi açayım,
garaja girmiş olayım. Gözlerim hafif aralık,
otobüse oldukça uzun, sarışın bir bayan bindi. Olay burada başlıyor işte.
Karanlık koridorda, arkaya doğru ilerledi, geldi benim yanımda durdu. Herhalde,
arka koltukta oturacak, yandakinin kalkmasını bekliyor diye düşündüm. Ama,
dakikalar geçti, kadın yanımda duruyor., sanki bana bakıyor. Gözlerimi iyice
açıp baktım, ne oldu diye. Kadın, seni birine benzettim de dedi. Yıllardır, bir
çok insandan duyduğum şeyi söylemiş oldu. Aslında bu söz beni rahatlatır, yani
çok ucube olmadığımı gösterir benim. (Tabii, eşi benzeri olmayan bir güzellikte
de olmadığımı teyit eder.) Sonra, kadın, omzumu, kolumu okşadı. Ve, yine
karanlık koridorda ilerleyerek, otobüsten indi. Beni, seni birine benzettim,
sözleriyle baş başa bıraktı. Önce, acaba, herkes aynı kişiden mi bahsediyor
diye düşündüm. Meğerse, bana çok benzeyen bir tek kişi varmış. Diye düşündüm.
Sonra, insanlar beni kimlere benzetiyorlar diye düşündüm. Bir deniz gezisinde,
kaptanın bana seni birine çok benzetiyorum, emin misin sen hatırlamıyor musun,
sözleri geldi. Sanki, geçmişte bir şeyler yaşamışız da, şimdi karşılaşınca, ben tanımamazlıktan
geliyorum, gibi imalı davranmıştı. Ben çok rahatsız olduğumu chatırlıyorum.
Cevap olarak , her zamanki rutin cevabımı vermiştim. Beni zaten hep birilerine
benzetirler. Sonra, bir arkadaşım, amcasının eşine benzetmişti, yemin ederim
aynı sen. Ha birde şu vardır, hareketleri, tavırları, gülüşü bile
benziyor. O arkadaşa özellikle
söylemiştim, bana bir resmini göstersene. Beni hep birilerine benzetiyorlar,
çok merak ediyorum, benzetilen birisinin resmini göreyim en azından, diye
ama olmadı…..
Sonra, evet benzetilen kişiyle
hiç karşılaşma imkanım olmuyor, neden acaba diye düşündüm. Sonra, çünkü
insanlar beni, annelerine, kızlarına veya çok yakınlarına benzetmiyorlar diye
düşündüm. Sadece, etrafında bulunan ama çok samimi olmadıkları birilerine
benzetiyorlar dedim. Sonra mesela, çoook zengin bir adam, (Hulusi Kentmen)beni
sevdiği ama ölen kızına benzetse mesela, dedim,
beni çekip bu hayattan kurtarsa. Sonra peki bu güzel kısmı, benim başıma
hep fenası gelir, mesela birisi beni ya, kanlısına benzetirse, dedim. Gözlerimi
faltaşı gibi açtım. Hep, bir gün maç çoşkusuyla atılan bir kurşuna hedef olsam,
pisi pisine gitmiş olurum derim. Ya bir gün kazara birisine benzetildim diye
öldürülürsem., veya zarar görürsem.
Bu bana çok olası geldi, çünkü bu
yaşıma kadar o kadar çok birilerine benzetildim ki ve yukarıda da düşündüğüm
gibi insanlar, hep .biraz tanıdığı, çok sık görmediği insanlara benzetiyorlar
beni, korktum. (Kayıtlara geçsin, eğer böyle bir şey olursa, çok akıllıydı,
böyle olabileceği aklına gelmişti densin)
Sonra, yine yanıma gelip, omzumu
okşayan kadına gitti aklım. Kadın, beni mola yerinde gördü, karanlıkta, otobüste
yanıma geldi. Ben rahatsız olana kadar, başımda durdu, beni seyretti. Sonra,
ben ona baktığımda, bana soru sormak için fırsat vermedi, belki de sesimi
duymak istemedi.
Bir gün, uzun boylu, gülen yüzlü,
saçları oğlan saçı gibi kısa bir kadın gördüm, kalabalıklar arasından, önce
hemen gözlerimi kaçırdım, “Yok canım, ne alaka” dedim, sonra dur bir bakayımda
farkı göreyim dedim. Sonra, tabiî ki o değil diye baktım, sonra, keşke o olsa
diye baktım, sonra bundan sonra bakıp bakacağın, sadece bu, sadece ona çok
benzeyen birine bakabileceksin, bir daha asla ona bakamayacaksın, diye baktım.
Sonra, bu kadın, benim ona
böyle baktığımı görse, acaba ne
düşünür diye baktım.
Velhasıl, bazen bir insan,
hayatımızda, bir daha hiç göremeyeceğimiz birine benzediği için, kısa bir
süreliğine bile olsa, baş köşeye oturabiliyor.
Sarışın kadının omzumu
okşayışıyla, benim kısa saçlı kadını seyredişim, aynıydı, Çok kötü bir otobüs
yolculuğunda, birkaç dakika yanımda duran sarışın kadının bana düşündürdükleri
bunlardı..
Ben Piraye, sizlere bu olayla merhaba diyeyim.
Çok ritmik, çok güzel. Bana diyorsunuz(?) ama yazı böyle yazılır, çırılçıplak,bi solukta. Bi ucundan başlanır bi ucundan bırakılır...
YanıtlaSil