1 Kasım 2012 Perşembe

bir tatilin hatırlattıkları

Kurban bayramı ile Cumhuriyet bayramının birleştiği bir haftalık tatili geride bıraktık geldik yine kendi dünyalarımıza. Aile bağları, ailevi sorunlar, sıkıntılar,kavgalar, neşeler, coşkular, koşuşturmalar..Misafir gelmeleri, kolonya tutmaları, tatlı ikram etmeler..Kucaklaşmalar, sarılmalar, sevmeler, sevilmeler, sitemler, şikayeler..Aile..Özlemişim.
Bu tatilde, zaman öylesine akıp giderken, biz kadınların şu tabiri caizse "kuyruğu dik tutmalar" tribinden çektiği nedir diye çok düşündüm. Hayatı biz insanlar niye böyle yokuşta yürüyormuş gibi yaşarız ki, yol düz ve basit aslında. Yaşanmışlıklar insana çok şey öğretiyor, dersler alıyorsun. Şimdi benden daha genç aile üyeleri aynı süreçlerden geçiyor. Ven aynı yerde takılıyoruz, "gurur", "kuyruğu dik tutma" gibi nedenlerle seni sevenleri bir türlü  anlamama, hırçınlık halleri. Benden söylemesi, zararlı bunlar. Ben ne çektiysem bunlardan çektim, derler ya, bir bakıma öyle gerçekten.
Sevgi emek ister gerçekten, sabır ister. Kuyruğu yere indirmek, kalkanları kaldırmak, gardını düşürüp kalbini tümüyle açmak  ister. Yaşadığın ilişkide başrol olmaz, herkes başroldür. Bir bölümde sen, diğerinde o..Birbirinin önünü kesmeden, birbirinin yeteneklerini ortaya çıkarmak içindir herşey. Alçakgönüllülük ve sağduyu ister. Bunlardan uzaklaşırsa insan, hayal kırıklıkları ve pişmanlıklar içinde dolanır durur. Çünkü , aksini yaparsan, önce kendini sevemezsin, içindeki çocuğu susturup , büyümeye başladığın zamanlardan beri toplumun sana dayattığı ve ikna ettiği kalıplara uyduğun için ,genellemeler yaptığın için ve bunlara göre davrandığın için kendine kızarsın ve bunun farkında bile olmazsın. İçindeki "ben"i susturup, olması gerektiği dayatılan "ben" liği yaratmaya çalıştığın için çok acı cekersin. Ne zaman yaş kemal e erer o zaman bu yükleri birer birer sırtından atmaya başlar ve rahatlarsın. ( doğrudur, yaşın kemal e erdiği bir dönem her insanoğlunda vardır- kalbinin sesini duymayacak kadar sağır değil ise-, en kötüsü ölüme az kala farketmektir ki herşey için çok geçtir)
   İnsanlar tartışırken sesleri yüksek ama kalpleri bir o kadar sağır olurmuş. Neden bağırmak ister insan, sesini o kalbe duyurabilmek için. Bunu bir kitapta okumuştum, çok hoşuma gitmişti.
   Ben yaşamayı bir enstrümana, mesela keman veya gitara benzetiyorum .Yerinde öylece durur, kendi başına bir şekilden - cisimden ibarettir. Çalmayı sabreder, öğrenir,  bilir de doğru sesleri çıkarabilirsen, müthiş keyif verir. Ruhunu besler.   Acele edip hemen bir melodi çalmaya çabalarsan kibirinle,  parmakların kanar ama yine de korkunç bir cayırtıdan öte gidemezsin, çabuk pes eder, başka enstrümanlara geçersin.. ama boşadır.
  Yaşadıkça öğrenmeye devam ediyor işte insanoğlu..
  Sevgiyle kalın.
  Nergis

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder