Nihayet başardım, en sonunda oldu....
Ben ki yıllardır tek satır yazamam, ben ki '' yazmasam çıldıracaktım'' diyenleri anlamaya çalışır ama başaramazdım. Anlayacağınız üzere pek yazma heveslisi değilimdir, okumayı severim ama iş yazmaya gelince kasılır kalırım. Günlerdir blog için yazacağım yazıyı düşünüyorum, sanki yazılması gereken her şey daha önce başkaları tarafından yazılmış, bana tekrardan başka birşey kalmamış gibi her fikri eledim, eledim...
Ama bu sabah birden aklıma geldi, en sevdiğim film, Selvi boylum al yazmalım. Kaç kere tekrarını izeledim, replikleri oyuncuyla söyleyebilecek düzeye ulaştım :) ama hala ilk seyrettiğim gün gibi aynı yerde gözyaşlarımı tutamıyor, aynı yerde kendimi Asya'nın yerinde buluyorum. Sevgi neydi, diye soruyordu, sevgi emek ister...diyordu devamında... Tekrardı seyretttiğim ama seyrettikçe yeni şeyler de bulabiliyorum. Yazmak konusunda da böyle olabilir dedim, evet yazacağım herşey daha önce başkaları tarafından kaleme alınmış olabilir, ama zaten hayatın kendisi tekrarlar bütünü değil mi? Başkaları daha önce aşık oldu diye aşktan vazgeçiyormuyuz, ben neden yazacaklarım daha önce zaten yazlımıştır diye yazmaktan vazgeçeyim? Ve açtım sayfayı, hızlıca aklıma gelenleri yazmaya başladım böylece...
17sinde tanışan kafadarlar olarak birbirimizin hayatına girdiğimiz günden beri çıkamadık, kopamadık bir türlü...Çok emek verdik, kırıldık zaman zaman birbirimize, kızdık, ve çok eleştirdik birbirimizi, yeni arayışlara da girdik zaman zaman, ama bizi bizden daha iyi anlayan da bulamadık, ve zaman aktı geçti...
Artık kırklı yaşlarının başlarındayız. Zaman içindeki çalkantılardan, dolugizgin geçen heyecanlı dönemlerden sonra daha bir dinginleştik, öğrendiklerimizle hayata daha bir güzel bakmayı öğrendik.
Şimdi bu yeni dönemde bu güne kadar yaşanan mutluluklar, mutsuzluklar, hayal kırıklıkları ve deneyimlerle hayat daha bir güzel görünüyor, yapacak ne çok şey var daha ve yazacak ne çok konu var....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder